"TÜBİTAK Baskanı Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis’e Açık Mektup
Ali Nesin
İstanbul, 7 Haziran 2010
Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis,
Sorumlusu oldugunuz TÜBİTAK'’tan sikâyetçiyim. Sadece ben degil, matematikçi ya da
degil, tanıdıgım herkes sikâyetçi. Ben kendi dertlerimi size anlatmak istiyorum. Eger
isterseniz digerlerinin dertlerini kendilerine sorup dinlersiniz.
Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis,
Basından mutlaka takip etmissinizdir: 2007 yılında Sirince’de dag basında, Nesin Vakfı
bünyesinde bir “Matematik Köyü” kurduk. Kereste, tas, çamur ve samandan yapılmıs
geleneksel tarzda evleriyle, tas kaplanmıs avluları ve daracık serin sokaklarıyla, çardakları,
amfitiyatrosu, sadeligi ve içtenligiyle, herkesin ilk bakısta âsık oldugu dünya güzeli yemyesil bir köy oldu.
Halkımızın maddi katkısı ve emegiyle kurduk bu köyü. Çoluk çocuk ve gönüllüler çalıstı
insaatında. Tam bir imece ürünü. Baska türlüsü de olamazdı zaten, biz günü gününe yasayan mütevazı bir vakıfız.
Hiçbir maddi çıkar gütmeden bireysel çabalarımla 1998’ten beri her yaz düzenledigim
matematik yazokullarını artık Matematik Köyü’nde yapıyorum. Her yaz 500 dolayında liseli
ve üniversiteli genç Matematik Köyü’nde dünya çapında matematikçilerle ve olaganüstü bir
matematikle tanısıyor. Söylemeye gerek var mı? Bu ögrencilerin büyük çogunlugu dar gelirli ya da yoksul.
Dünyanın her yerinde böyle bir girisim devlet tarafından desteklenir. Biz de projelerimizi
desteklemesi için dogal olarak TÜBİTAK’a basvuruyoruz. Bu yıl da 11 yazokulu projemizin
7’sine maddi destek vermesi için TÜBİTAK’a basvurduk. Tüm projelerimizi desteklemeyecegini deneyimle bildigimizden, sundugumuz projelerin iki ya da üçünü desteklerse, bu destekle diger projelerimizi de yürütebilecegimizi düsündük. TÜBİTAK, 7 projemizin 7’sini de reddetti!
Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis,
İzin verirseniz devam etmeden önce TÜBİTAK’la ilgili bir anımı aktarmak istiyorum. Bundan bir iki yıl önceydi. Matematik Köyü’nde liseliler için bir proje tasarlayıp TÜBİTAK’a sunmustuk.
Bir zaman sonra bir yazı geldi TÜBİTAK’tan. Ankara’ya gelip projeyi panelistler, yani hakemler önünde anlatmamı istiyorlardı.
“Herhalde bu herkese yollanan bir yazı, panelistler proje sunan, ama tanımadıkları, güvenmedikleri lise ögretmenlerini yakından tanımak için böyle yapıyorlar, herhalde bu davet bana yönelik degildir,” diye geçirdim içimden.
Gene de emin olamayıp TÜBİTAK’a telefonla sordum. Benim de projemi panel önünde anlatmam gerekiyormus... Projede her sey anlasılmazmıs...
Oysa projemizde her sey yazıyordu, ne eksik olabilirdi ki, nesi anlasılmayabilirdi ki? Randevu verilen gün ve saatte bir isimin olup olmadıgı da sorulmamıstı. Gitmek zorundaydım. Yol parasını da ödemiyorlardı. simi gücümü bırakıp stanbul’dan Ankara’ya, TÜBİTAK’a gittim. Bekleme odasında bir süre bekledikten sonra panelin önüne çıktım. Baskan ortayaslı bir hanımdı. kinci baskan, ya da panelin ikinci etkili ismi Darwin skandalında da adı geçen Sayın Çigdem Atakuman’dı. Diger bes panelist 20’li yaslarda gencecik insanlardı. Elli yasında bir profesörü İstanbul’dan Ankara’ya getirterek huzurlarına çagırmakta hiçbir beis görmemislerdi.
Baskan sözü aldı:
- Ali Bey, dedi, ben projeleri önceden okumam. Bana projenizi anlatır mısınız?
Biliyorum inanılır gibi degil ama aynen böyle söyledi. Sayın Çigdem Atakuman o günü anımsar sanıyorum, kendisine de sorabilirsiniz. Dayanamayıp bunun nedenini sordum.
Biliyorum inanılır gibi degil ama aynen böyle söyledi. Sayın Çigdem Atakuman o günü anımsar sanıyorum, kendisine de sorabilirsiniz. Dayanamayıp bunun nedenini sordum.
- Çünkü projelerden habersiz geldigimde çok ilginç sorular soruyorum, baskalarının hiç dikkatini çekmeyen seyleri görüyorum... Öyle degil mi arkadaslar? diye sorup etrafındaki gençlere baktı onay bekleyerek.
Digerleri, nerdeyse tek bir agızdan,
- Evet efendim, öyle efendim, dediler, çok ilginç sorular soruyorsunuz...
- Evet efendim, öyle efendim, dediler, çok ilginç sorular soruyorsunuz...
Neden çagrıldıgımı anlamıstım. Bu saygısızlık karsısında bana sadece susmak düsüyordu. Projeyi anlatmam istendi. Anlattım. Baskan,
- Ali Bey, dedi, derslerinizde soracagınız sorulardan birkaçını rica edebilir miyim? En ilginç buldugum birkaç soruyu söyledim. Kısa bir sessizlik oldu. Baskan etrafına bakındı. Herhalde kendisinden soruların yanıtlarını bekledigimi sanmıs olmalı ki, sinirli sinirli gülümseyerek,
- Eskiden olsaydı bunların hepsine sıp diye cevap verirdim, dedi, ama unuttum bu konuları şimdi...
Oysa sorularımın hepsi degme matematikçiyi zorlayacak sorulardı. Kendim uydurdugum bu soruların bazılarının yanıtını bulmak için günlerce düsünmüstüm. Bazılarınınkini de hiç bulamamıstım... Ben sadece “ne kadar güzel sorular degil mi, güzel olduklarını teyit edin,
heyecanımı paylasın” anlamına bakmıstım panelistlerin yüzüne. Oysa onlar soruları bile
anlamamıslardı.
Baskan devam etti konusmasına:
- Ali Bey, dedi, biz sizi arastırmacı olarak çok iyi biliyoruz, tanınmıs bir arastırmacısınız ve konunuzda belli ki çok iyisiniz, ama egitimci olarak biz sizi hiç tanımıyoruz. İyi bir arastırmacı olmak demek illa iyi bir egitimci olmak anlamına gelmez...
Bu projede basarılı olacagınızı nasıl bilebiliriz ki?..
Bu asamada projemi reddetmeye niyetli olduklarını anlamıstım. Son bir umutla kendimi
Bu asamada projemi reddetmeye niyetli olduklarını anlamıstım. Son bir umutla kendimi
savundum:
- Ama ben 5 yıldır liselilere yönelik Matematik Dünyası diye bir dergi çıkarıyorum... Derginin her sayısı on bin satıyor...
Etrafına bakınıp,
- Öyle mi? Bilmiyordum... dedi.
Digerleri “evet öyle” anlamına bas salladılar.
- Ayrıca, diye ekledim, 20 küsur yıldır onlarca kez basılmıs 5-6 tane popüler matematik
kitabım var...
Gene etrafına sorgulayıcı bakıslar attı. Diger panelistler gene “evet öyle” anlamına baslarını salladılar.
- Ayrıca haftada en az bir kez bir ilkokula, bir liseye konusma vermeye giderim...
Baskan konuyu degistirdi:
- Ali Bey, dedi, bizim konseptimiz daha çok eglence ve oyun içeren projeler...
- Olabilir... Benim konseptim de böyle... Farklılık güzel seydir...
- Ama biz bu tür projelere destek vermiyoruz, bizim konseptimize uymuyor...
- Afedersiniz ama burası sizin konseptinizi destekleme dernegi degil. Sizin konseptiniz
yazmıyor sartnamede.
- Üzgünüz...
Ayaga kalktım, kapıya dogru yönelirken,
- Destekleseniz de desteklemeseniz de bu proje gerçeklesecek, dedim sinirli sinirli. Bu
projeyi desteklemek sizin için ancak bir onur olabilir... Projem desteklenmedi elbet. Ama hiç olmazsa bu vesileyle bir panelist grubunuzla tanısma fırsatım oldu.
Geçen yıl oldugu gibi bu yıl da TÜBİTAK’a sundugumuz tüm lise ve lisans yazokulu projelerimiz reddedildi.
Geçen yıl hiçbir red gerekçesi gösterilmemisti. Bu yıl ısrarlarımız ve konunun basına yansıması karsısında red gerekçeleri sunuldu.
Gerekçelerin bir kısmı yersiz, bir kısmı dayanaktan yoksun, bir baska deyisle her biri aslında bir bahane.
Örnegin gerekçelerden biri, derslerin günün hangi saatinde yapılacagının belirtilmemesi.
Alay gibi! Sartnamede olsaydı onu da yazardık ama yazmıyordu. Aklımıza da gelmedi dogrusu.
Bir baskası, ve bana en agır geleni, Matematik Köyü’nü benim kurmus olmam ve yönetmem ve orada yapılacak ve benim de yer aldıgım bir projenin desteklenmesinin etik olmadıgı!
Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis,
Projelerimizin desteklenmesi için, Matematik Köyü’nde matematik ögretmemem gerekiyormus!
Hayatımın iki yılını ve varım yogum her seyimi verdim bu Köy’ü kurmak için. Basıma gelmedik bela da kalmadı. TÜBİTAK bu çabalarımdan dolayı beni kutlamak yerine, Köy’de yapılacak olan ve benim de yer aldıgım projelere destek vermenin etik olmadıgını söylüyor...
Hayatını matematige ve matematik egitimine adamıs biri Matematik Köyü yerine tatil köyü ya da dersane mi kurmalıydı? Panelistler Türkiye’de nasıl para kazanılacagını bilmiyorlar mı?
Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis,
Kurumunuzun reddettigi projelerin her biri birer mücevher degerindedir. Sadece Türkiye’de degil, dünyada bu projelere esdeger bir proje kolay kolay bulunamaz. Özür dileyerek söylüyorum, ama gerçek bu: Bu projeleri haklı ya da haksız gerekçelerle reddetmek kimsenin haddi degildir. TÜBİTAK’ın bu projeleri öpüp basına koyması, destekleyecek bütçesi yoksa, basbakana, cumhurbaskanına çıkıp örtülü ödenekten yalvar yakar para istemesi gerekir!
Reddedilen projelerimizin degerini anlayacak kadar matematik bilmiyorsunuzdur muhtemelen, zaten bilmek zorunda da degilsiniz. Herkesin konusu ayrı. Bana inanmayın ve lütfen bir bilene, bir anlayana sorun. Konuyla hiçbir ilgisi olmayan ya da yönlendirilmis panelistlerinize degil ama.
Son olarak Sayın Prof. Dr. Nüket Yetis, tüm içtenligimle sunu söylemek istiyorum:
TÜBİTAK’tan destek almamamıza degil, TÜBİTAK’ın destek vermemesine üzülüyorum!
Saygılarımla,
Ali Nesin
"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder